Eğirdir Turizm Danışma Bürosu

Eğirdir

E   Ğ İ   R   D   İ   R     

EĞİRDİR İSMİNİN EFSANESİ

         Zamanın birinde Eğirdir’de; bir bey eşi ve çocuklarıyla birlikte, Sivri Dağı eteklerinde yaşamaktadır. Bey bir gün dağa avlanmaya çıkar. Orada bir geyik görür, okunu gerer ve geyiğe doğru fırlatır. Ancak ok, geyiğe değil arkasında bulunan kayaya saplanır. Kayada, okun saplandığı yerden sular fışkırmaya ve gittikçe çoğalarak akmaya başlar. Bey’in orada bulunan çocuğu bu suya kapılır ve boğularak ölür.

         Bey, hanımının yanına feryat ederek koşar ve çocuğun boğularak öldüğünü söyler. Hanım dalmış, elindeki tengereğiyle yün eğirmektedir.

         Bey, daha da isyankar bir tavırla;

         - Hanım hanım çocuğu su aldı götürdü, sen hala elindekini eğirir durursun. “EĞİRDUR” bakalım, der.

         Böylece Eğirdir ismi ilk defa “EĞİRDUR” şeklinde telaffuz edilmiş ve günümüzde Eğirdir olarak, bu yöreye verilmiş bir isim olarak kalmıştır.

EĞİRDİR’İN TARİHÇESİ

         Eğirdir ve çevresinin, Arzava Krallığı (M.Ö 2000-1200) Döneminden beri meskün olduğu, buluntulardan ve kayıtlardan anlaşılmaktadır. Arzava Krallığı’ndan sonra M.Ö 1200 yıllarında Friglerin egemenliğine girdi. Daha sonra M.Ö 687-547 yılları arasında Lidyalılar tarafından işgal edildi.

         Eğirdir Kenti’nin Lidya’nın son hükümdarı Kroisos (M.Ö 560-547) tarafından kurulduğu ve ilk adının da “Krozos” olduğu bilinmektedir. Şehrin iç kalesi de Lidyalılar Zamanında inşa edilmiştir.

         Eğirdir, M.Ö 540 yılında Pers İmparatorluğu tarafından zaptedilmiş, yaklaşık 200 sene bu imparatorluğun sınırları içinde kalmış, daha sonra Seleukos egemenliği altına girmiştir. Yöre, Seleukoslar tarafından M.Ö 188 yılında Apamea (Dinar) antlaşmasıyla Romalılara bırakılmıştır.

         Roma Döneminde Kentin “Prostanna” adıyla anıldığı görülmektedir. Prostanna; bugünkü şehrin güneydoğu kısmında göl kıyısında yer alıyordu. Kent, Ptolemaios’da (V 5,7), Orta Psidia’da, Hierocles’te (674,1) ise Timbriada (Mirahor) ile Konane (Gönen) arasında gösterilmektedir.

         Prostanna’nın, M.Ö I. yüzyıldan itibaren görülmeye başlayan ve M.S 214’e kadar basıldığı bilinen sikkelerinde, bugün Eğirdir Sivrisi olarak bilinen “Viarus Dağı”nın kabartması yer alıyordu. Prostanna ile ilgili en eski belge, Asia Eyaletleri’nden biri olan Quastor Propreator şerefine dikilen ve M.Ö 113 yılına tarihlenen bir kitabedir.

         Günümüzde Eğirdir’in bir beldesi olan Barla; kuruluşu ilkçağa kadar uzanan bir yerleşim merkezidir. O dönemdeki adı Parlais olan Kentin, M.Ö I. yy’dan itibaren bastığı sikkelerde, Palaiton Yazısı görülmektedir. M.Ö 25’te Galatya Eyaleti’ne dahil edilen şehir, Augustus tarafından “Colonia Lulia Augusta Parlais” adı ile Roma kolonisi yapılmıştır. Koloninin kuruluşundan sonra şehrin sikkeleri üzerinde de bu ad görülmektedir. Şehrin, imparatorluk devrinde Marcus Aurelius’dan (M.S 161-180) Caracalla’ya (M.S 211-217) kadar sikke basıldığı bilinmektedir. Bölgedeki 5. Psidia kolonisi olan Parlais’ten, Ptolemaios’un eserinde (V 6,15) ve bazı kilise kayıtlarında da söz edilmektedir.

         Roma Dönemine ait olan ve Eğirdir’in Bedre Köyü yakınında bulunan bir sınır taşı da Parlais ile Prostanna arasındaki sınırı belirlemektedir. Tarihçi M.H Ballance göre Prostanna, Helenistik Devir’den önce kurulmuştur ve şehirden çok bir karakol durumundadır.

         İstanbul’da 381 yılında toplanan Piskoposlar Kurultayına hangi piskoposların katıldığını gösteren listelerde, şehrin adı “Prostama” şeklinde yer almaktadır. Prostanna, Limnai ( Hoyran) ile birlikte Hristiyanlığın önemli merkezleriydi. 381 yılından sonra her iki piskoposluk birleştirilmiştir.

         Eğirdir ve çevresinin 395’te Bizans egemenliğine girmesinden sonra, şehrin Ortaçağda “Akroterion” şeklinde isimlendirildiği görülmektedir. Akroterion, Hellen dilinde herhangi bir nesnenin en uçtaki ya da en üstteki bölümünü anlatır. Kentin böyle adlandırılması, arkasındaki Eğirdir Sivrisi’nin tüm yörede göze çarpan doruğundan kaynaklanıyordu.

         Bizans egemenliğinin son dönemlerinde şehrin adı “Akrotiri” olarak geçiyordu. Eğirdir, Bizans Anatolikon Theması sınırına dahildi.

         Yöredeki ilk Türk yerleşmesinin, 1071’den birkaç yıl sonra gerçekleştiği sanılmaktadır. 1097 Dorilaion (Eskişehir) Savaşı’ndan sonra, Türk boyları, Haçlı-Bizans baskısı altında Anadolu içlerine çekilmişlerse de kısa bir süre sonra, 1176  Miryakefelon Zaferi’yle yeniden çevreye yerleşmeye başlamışlardı.

         Anadolu Selçuklu Hükümdarı III. Kılıçarslan, 1204 yılında çevredeki şehirlerle birlikte Eğirdir’i de Selçuklu egemenliği altına aldı.

         Selçuklu Sultanlarının; mevkiinin güzelliği dolayısıyla yaklaşık olarak 75 yıl sayfiye şehri olarak kullandıkları Eğirdir’in, bu dönemde “Cennetabad” olarak anıldığı bilinmektedir. Şehrin imarına önem veren Sultan Aladdin Keykubad, surlarının bir kısmı günümüzde de varolan hisarı onarmıştır. Eğirdir Hızırbey Camii’de de başlangıçta Selçuklular tarafından depo olarak yaptırılmış, daha sonra Hamidoğlu Ali Bey tarafından camiiye çevrilmiştir.

         Şehrin merkezinin 3 km güneyinde göl kıyısında yer alan Eğirdir Han’ı, Anadolu Selçuklu Kervansarayları’nın en büyüklerindendir. Konya-Antalya kervan yolu üzerinde önemli bir halkayı oluşturan Han; 1237 yılında Selçuklu Sultanı II. Gıyaseddin Keyhüsrev tarafından yaptırılmış, ancak kısa bir süre sonra geçirdiği büyük bir yangın sonucu kullanılamaz hale gelmiştir.

         Anadolu Selçuklu Devleti’nin sona ermesinden sonra, Teke Türkmenleri’nin İğdir Boyu’na mensup olan Felekeddin Dündar Bey, Hamidoğulları Beyliği’ni kurdu ve önce Uluborlu’yu daha sonra da 1310 yılında Eğirdir’i merkez yaptı. Eğirdir, 1324-1327 arasındaki 3 yıllık İlhanlı Egemenliği Dönemi hariç tutulacak olursa, 1391 yılına kadar 78 yıl süre ile Hamidoğulları Beyliği’nin başkenti olmuştur. Ancak, Osmanlılar’ın bu ilk egemenlik dönemi çok kısa sürdü. Timur, Ankara Savaşı’ndan sonra Anadolu’yu istilası sırasında Eğirdir’e gelerek, şehri ve halkın sığındığı Nis Adası’nı kuşatarak zaptetti ve bölgeyi 1402 yılında Karamanoğlu II. Mehmet Bey’e verdi. Karamanoğlu II. Mehmet Bey zamanında Eğirdir’de basılan sikkeler, günümüze ulaşmıştır.

         1415 yılında tekrar Osmanlı egemenliğine giren yöre, kısa bir süre sonra yeniden Karamanoğlu egemenliğine girdi. Bu dönemde, Karamanoğlu II. Alaaddin Ali Bey zamanında şehirde basılan sikkelerde “Eğirdir” adının kullanılmış olduğu dikkati çekmektedir. Karamanoğuları’nın Eğirdir’deki ikinci egemenlik dönemi 1423 yılına kadar sürdü.

         Eğirdir ve çevresi, Sultan II. Murat zamanında Osmanlı topraklarına katıldı. Osmanlı Dönemi’nde yörenin devlet sınırlarından uzakta kalması, savunma ihtiyacını ortadan kaldırmıştır. Bu dönemde, şehrin surları onarım görmemiş, yıkılmaya yüz tutmuş, Beylik Dönemi’ndeki canlı hayat sönmeye başlamıştır.

         Osmanlı Dönemi’nde, 1478-1501, 1502-1568 yıllarında kitabelerin yer aldığı defterlerde ve Katip Çelebi’nin “Cihannüma” isimli eserinde Eğirdir, Hamid Sancağı’nın Kazalar’ı arasında görülmektedir. Bu dönemde Eğirdir, Hamid İli’nin kalesi olan ve bu kalede “Hisar Erleri” bulunan surlarla çevrili tek şehridir. Bu surlar, 17.yy’da, hatta 18.yy başlarında Fransız gezgini Paul Lucas geçtiği sırada bile hala ayakta duruyordu.

         16. yy’da Eğirdir’de; Kale-i Mescid-i Fediği, Beydim Mescidi, Feryas Camii, Mescid-i Şemseddin Bey, Mescid-i Demirkapı, Mescid-i Kethüa, Çukur Mescid (Katip), Mescid-i Hacı, Mescid-i İmaret, Hacı Ahmed Mescidi (Kapılı), Mescid-i Ağa, Zaviye-i Mevlana Abdi, Mescid-i Nasuhoğlu, Müselmen-ı Nis, Zimmiyan-ı Nis, Zimmiyan-ı Nefs-i Eğirdir, Mescid-i Kurdoğlu (Silahtar) ve Mahalli Yazla isimlerinde 19 mahalle bulunuyordu. Mahallelerin genellikle mescid ve zaviyeler çevresinde oluştuğu görülmektedir. 16. yy’daki kitabeler süresince Eğirdir’in köy sayısı 91 ile 107 arasında değişmiştir.

         Eğirdir ve çevresi, 16. yy başındaki Şahkulu, 16. yy sonlarındaki Suhte ve 1645’teki Haydaroğlu ayaklanmalarından olumsuz yönde etkilendiyse de, 17. yy sonlarında yörede ekonomik hayatın yeniden canlanmaya başladığı görülmektedir. Bölgenin en canlı pazarlarından birisi Eğirdir’de kuruluyordu.

         19. yüzyılın ilk yarısında Eğirdir’de; “32 camii, 17 mescit, 2 medrese, 2 kilise, 1 kütüphane, 4 hamam, 150 kadar dükkan ve 3 han”ın mevcut olduğu kayıtlardan anlaşılmaktadır.

         Mektubi Hulefası’ndan Sait Efendi’nin 1831 yılında yaptığı nüfus sayımı sonuçlarına göre, Eğirdir’de 4259 müslüman erkek nüfusu bulunuyordu.

         Osmanlılar Dönemi’nde zaman zaman Hamideli Sancağının Merkezi olan Eğirdir, Tanzimat’tan sonra Konya Vilayeti Hamid Sancağı’na bağlı bir ilçe merkezi oldu.

         1867 Vilayet Nizamnamesi’nde Eğirdir, “Maa Barla ve Pavlu ve Ağros Eğirdir” adı ile Konya Vilayeti Hamid Sancağı’na bağlı bir ilçe olarak yer aldı.

         İngiliz sermayesiyle yapılan İzmir-Aydın demiryolunun, Eğirdir’e kadar uzatılması izni 1870 yılında verilmiştir.

         1914 yılında Isparta yöresinde meydana gelen deprem, Eğirdir’de pek çok binanın yıkılmasına yol açmıştır.

         Eğirdir; Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan sonra da Osmanlı İmparatorluğu zamanındaki ilçe statüsünü sürdürmüştür.

         Atatürk, beraberindeki bir heyetle birlikte, 06 Mart 1930 günü saat 02.00 sıralarında trenle Eğirdir’e gelmiş, yine aynı tarihte Isparta’ya gitmek üzere İlçe’den ayrılmıştır.

         Cumhuriyet Dönemi’nde, Eğirdir’de meydana gelen büyük olaylardan birisi de 04 Mayıs 1959’daki yangındır. Geniş çaplı bu yangında, 215 ev yanmıştır.

           

FİZİKİ ÖZELLİKLERİ

 

COĞRAFİ KONUMU

         Eğirdir İlçesi; “37° 50’ 410 - 38° 16’ 55” kuzey enlemleri ile   “30° 57’ 43 - 30° 44’ 39” doğu boylamları arasında bulunmaktadır. Güneybatı Anadolu’da, Göller Bölgesi Yöresi’nde 1414 km’lik alan üzerinde; Türkiye’nin dördüncü büyük gölü olan Eğirdir Gölü’nün doğudan-batıya uzanan kıyılarında kurulmuştur.

         Isparta İl Sınırları içerisinde olan İlçe; kuzeyden Yalvaç ve Gelendost İlçeleri, doğudan Şarkikaraağaç ve Aksu, güneyden Sütçüler İlçesi, güneybatıdan Burdur İli, batıdan Isparta Merkez ve Atabey İlçesi ile kuzeybatıdan Senirkent İlçesi’yle komşudur.

YÜZEY ŞEKİLLERİ

         İlçe’nin kuzey kesiminde oldukça büyük bir alanı kapsayan Eğirdir Gölü ile göl alanını, Isparta çöküntü alanından ayıran dağlar, yüzey şekillerinin esasını oluşturur.

Dağlar : Kuzeybatıda; Barla Dağı (2799 m.), batıda; Davras Dağı (2635 m.), doğuda; bu kesimi kuzey- güney doğrultusunda kesen Dedegöl Dağı (2992 m.) yer alır. Eğirdir Gölü’nün büyük bir bölümü ile Kovada Gölü’nün tümü İlçe sınırları içerisinde yer almaktadır. Ovalar, gittikçe genişleyerek Eğirdir Gölü’ne dökülen derelerin vadi tabanlarında toplanmıştır.Eğirdir İlçesi’nin genelinde topraklar, III. Jeolojik Zamanda teşekkül etmiş, beyaz tebeşir kalkerden meydana gelmiştir. Arazi oldukça dağınık ve engebelidir. Dağlar üzerinde önemli yaylalar vardır. İlçe’nin üzerinde bulunduğu platoları, bayırları, dağları, dalgalı arazileri, gölleri ve birkaç dar alüviyal düzlüğü ihtiva eden parçalı görünümdedir.

Toprakları killi ve kalkerlidir. Meyil %40’a kadar değişmektedir. Dağların arasında bazı önemli düzlükler yer almaktadır. Bunların en önemlisi Boğazova düzlüğüdür. Dağlar kısmen ormanlıktır. Genel olarak kızılçam, karaçam hakim olup; ayrıca meşe, ardıç, sedir, köknar topluluklarına da rastlanmaktadır. İlçe’nin en önemli platosu ise Barla Platosu’dur. En önemli akarsuyu Aksu’dur.

İKLİMİ

         Eğirdir İlçesi’nin deniz seviyesinden ortalama yüksekliği 918 m.dir. İlçe, iklim bakımından Akdeniz ve İç Anadolu iklimleri arasında bir geçiş alanında yer almaktadır. Bu iklim tipine bağlı olarak İlçe’de; ne Akdeniz’in yağışlı, ne de İç Anadolu’nun kurak iklimi söz konusudur. Yıllık sıcaklık ortalaması 11,9 C°, yıllık yağış ortalaması ise 705 mm. civarındadır.

 


GEZİ VE MESİRE YERLERİ

 

Eğirdir Gölü

         Göller Bölgesi’nin en büyük doğal zenginliklerinin başında Eğirdir Gölü gelmektedir. Isparta İli sınırları içinde yer alan ve kuzey-güney uzanımlı büyük bir çöküntü alanının kuzey sınırında oluşmuş tektonik bir göl olan Eğirdir Gölü, 482 km’lik yüzölçümü ile Türkiye’nin 4. büyük gölüdür. Deniz seviyesinden 917 m. yükseklikte bulunan göl, ortalama 14 m. derinliğe sahiptir. Eğirdir Gölü’nün en derin noktası 16,5 m.dir. Kuzey-güney uzunluğu 50 km. olan gölün, doğu-batı genişliği 3-15 km. arasında değişmektedir. Kuzeyde kalan ve daha küçük bir alanı kaplayan bölümüne Hoyran Gölü, güneyde kalan bölümüne Eğirdir Gölü denir. Her iki bölüm Hoyran Boğazı ile birleşir.

         Zengin balıkçılık potansiyelinin yanı sıra, sulama ve enerji üretimi bakımından da önem taşımaktadır. Gölden, çevredeki tarım alanlarının sulanmasında yararlanıldığı gibi, bir regülatör ve kanalla, Kovada I ve II Hidroelktrik Santrallerinin su ihtiyacı da karşılanmaktadır. 1994 yılı sonlarında tamamlanan tesislerle Isparta’nın içme suyu ihtiyacının bir bölümü de Eğirdir Gölü’nden sağlanmaktadır.

         Gölde, Eğirdir’e bir yolla bağlanmış bulunan iki küçük yarımadacık bulunmaktadır. Birincisi Canada, İkincisi ise Yeşilada’dır. Gölde su ürünlerinden çeşitli balıklar ve kerevit bulunmaktadır.

Kovada Gölü ve Milli Parkı

Eğirdir İlçesi’nde bulunan bir başka göl Kovada Gölü’dür. Kovada Gölü’nün çevresi zengin bitki örtüsüne sahiptir ve yüzlerce çeşit hayvanı barındırır. Bu özelliklerinden dolayı “Milli Park” niteliğini almıştır. Eğirdir Gölü’nde bulunan fazla su bir kanalla Kovada Gölü’ne akar.

         Kovada Gölü, karstik çöküntülerden meydana gelmiştir. Uzunluğu 9 km., genişliği 2-3 km. kadardır. Yaklaşık 40 kilometrekare yüzölçümü olan bu gölün manzarası çok güzeldir. Doğasında barındırdığı bir çok kelebek türü ile kelebek koleksiyoncuları için ideal bir yerdir. Göl’ün rakımı 900 m., derinliği ise 6-7 m.dir.

         İçinde eşsiz doğal güzellikleri barındıran Kovada Gölü Milli Parkı; 6534 hektar büyüklüğünde olup, 03.11.1970 tarihinde milli park ilan edilmiştir. Eğirdir İlçesi’nin Kırıntı Köyü yakınlarında çam ormanları arasında girintili-çıkıntılı olan bir göldür. Çevresinde günübirlik piknik alanları olduğu gibi, çadır ve karavan turizmi de yapılmaktadır.

Yeşilada

         Eğirdir’in en güzel turizm bölgesidir. Eğirdir Merkezine 1 km.lik bir yolla bağlanmıştır. Yerli ve yabancı turistlere hizmet veren ev pansiyonculuğu gelişmiştir. Balık lokantaları da Yeşilada’ya ayrı bir renk katmaktadır.

         Yeşilada’da doğal güzelliklerin yanısıra tarihi zenginliklerde bulunmaktadır. Aya Stefanos Kilise’si bunlardan biridir. Muslahattin Dede ve Eflatun Dede Türbeleri’de ziyaretçi çekmektedir.

Canada

         Eğirdir ile Yeşilada arasında yer alan, sadece piknik alanı olarak kullanılan 7 dönümlük bir adacıktır. Atatürk’ün Eğirdir’i ziyareti sırasında Canada, 01 Şubat 1933 tarihli Belediye Encümen Kararıyla Atatürk’e hediye edilmiş, daha sonra Atatürk’ün mirasçılarına ve onlardan da Eğirdir Belediyesi’ne geçmiştir.

         Canada, çadır ve karavan turizmine güzel bir mekan teşkil eder.Piknik alanı olması ve doğal bir güzelliğe sahip olması münasebetiyle çevre halkının en çok ilgi gösterdiği yerlerden biridir.

Pınarpazarı

         Eğirdir İlçesi, Bağlar Mahallesi’nde  yeşil bir alan içerisinde geleneksel olarak kurulan bir pazardır. 600 yıllık bir geçmişi vardır. Her yıl Eylül ayından itibaren 8-12 hafta devam eder.

Haftada bir gün (Pazar günleri) panayır mahiyetinde kurulan pazarda; Her çeşit ticari eşya, koyun, keçi, sığır ve süt ürünleri ile yörede yetiştirilen sebze ve meyveler satılır. Pazar yerinde kesilen  koyun, oğlak ve keçi etleri  fırınlarda pişirilerek fırın kebabı olarak müşterilere sunulur.

         Pınar pazarının kurulduğu son hafta kadın pazarı olarak tertip edilir. Bu günde kadınlar el emeği, göz nuru olan el işlerini ve oyalarını satışa sunarlar. Ayrıca  adetlere göre bu pazarda, yöre gençlerine kız beğenilerek gençlerin yuva kurması sağlanır.

Camili Yayla

         Merkeze 9 km. uzaklıkta çam ağaçları ile kaplı, göl manzaralı bir alandır. Yaz ve kış mevsimlerinde dağcılık sporu için elverişli bir ortamdır.

Kasnak Meşesi Tabiatı Koruma Alanı

         Saha, ülkemize has endemik bir orman ağacı türü olan ve yok olma tehlikesi ile karşı karşıya bulunan Kasnak Meşesi (Quercus vulcanica)'nın gerek saf ve gerekse sedir ve ardıç türleri ile karıştığı güzel örnekler ihtiva etmektedir. Bölgede bugüne kadar 218 bitki türü tespit edilmiştir. Bunun yanısıra kurt, tilki, porsuk, sansar, yaban domuzu gibi yabani hayvanlar da bulunmaktadır. 1300 ha.'lık bu alan Temmuz 1987 tarihinde Tabiatı Koruma Alanı olarak tefrik edilmiştir. Günübirlik olarak gezme, görme, yürüyüş gibi faaliyetler için uygun olan bu yeri ziyaret için en uygun mevsim ilkbahar ve sonbahar aylarıdır. Eğirdir Yukarı Gökdere Köyü sınırları içerisinde bulunan alan; Isparta'ya 69, Eğirdir'e 32 km. mesafededir.

Çamyol Piknik Alanı

         Eğirdir-Sütçüler karayolu üzerinde 15.nci km.’de yer alan orman içi piknik alanıdır. İnsana ferahlık veren temiz orman havasının bulunduğu alanda piknik yapmak için gerekli olan düzenlemeler yapılmıştır.

Altınkum Plajı

         Merkezden 3 km. uzaklıkta tren istasyonunun altında bulunan plaj, yerinin koy olması nedeniyle ince kumludur. Göl burada sakindir ve yüzmeye en elverişli yeridir. Kıyıdan 200 m. uzaklaşıldığı halde boyu geçmeyen sığlığıyla güvenli bir plajdır. Soyunma kabinleri, duşu, gazinoları, büfeleri, elktriği, telefonu ve 50 çadırlık kamping alanı ile kapalı kum banyosu havuzları mevcuttur. İlk yardımın yapılacağı sağlık kabini vardır. Uluslararası “Mavi Bayrak” kapsamındadır.

Bedre Koyu Plajı

         Eğirdir-Barla yolu üzerinde, merkeze 11 km. mesafede, 1550 m. sahil şeridi güzel bir dinlenme yeri ve sığ suyu ve kumsalıyla güvenli bir plajdır. Soyunma kabinleri, gazinoları, umum mutfakları ve kamping alanları vardır.

Çandır (Yazılı) Kanyon

         Eğirdir’e 60 km. uzaklıkta 600 hektarlık bir koruma alanıdır. Adını akarsu boyunca devam eden Kral Yolu üzerindeki Grekçe yazıdan alır. Berrak ve buz gibi su, orman ve heybetli kayalar bu bölgenin en tipik özelliğidir.

         Bu vadideki yazıtlardan birinde “Arslanoğlu arslan buraya, güneş tanrısının heykelini dikmiştir. Gelen geçen yolculara faydalı olsun diye.” Diğer bir yazıtta “Burada ibadet eden kimse!... Akarsuyun sesini dinle, başını gökyüzüne kaldır, dağların haşmetini gör ve Allah’ın varlığını içinde hisset.” diye yazılıdır.

TARİHİ, KÜLTÜREL VE ARKEOLOJİK VARLIKLARI

Prostanna Antik Kenti

         Psidia şehirlerinden bir tanesidir. Eğirdir Sivrisi’nin arkasında Camili Yayla üzerindedir. Şehrin kesin yeri L.Robert tarafından, Bedre Köyü’nün yukarısındaki Yazılıkaya’da bulunan bir sınır yazıtı ile tespit edilmiştir.

         Bu yazıt, Prostanna ile Parlais’in sınır yazıtıdır. Antik kentte, sınır duvarları ve bazı bina temelleri vardır. Şehrin akropolisi 200 m. yükseklikte kurulmuştur. Sur duvarları içerisinde dikdörtgen şeklinde bir bina vardır. Bu bina, bir tapınaktır. Diğer üç bina ise halka ait binalardır. Bizans Devri’ne ait hiçbir kalıntı yoktur. M.Ö I. yy’dan itibaren sikke basılmaya başlanmıştır.

Parlais Antik Kenti

         Roma kolonisi olarak kurulmuştur. Diğer koloni şehirlerinin en küçüğüdür. Bugünkü Barla’dadır. Görünürde herhangi bir kalıntısı yoktur. Parlais; Maecus Aurelius Dönemi’nden, Caracalla Dönemi’ne kadar M.Ö I. yy’dan itibaren sikke basmaya başlamıştır. M.Ö 25 yılında Galatya Eyaleti’ne dahil edilen Şehrin adı Colonia Julia Augusta Palais’tir.

Ayastefanos Kilisesi

         Eğirdir İlçesi’nin Yeşilada Mahallesi’nde yer alır. Dış duvarları moloz taştır. Çatı ve iç mekan sütunları ahşaptır. 19. yy’da inşa edilmiş olup, 1998 yılında restore edilmiştir. İlçe’de inanç turizminin ilk ayağını oluşturur.

Aya Giorgios Kilisesi

         Eğirdir İlçesi Barla Bucağı’nda, dağın yamacında yer alır. Dikdörtgen planlı olup, moloz taşlardan 1805 yılında yapılmıştır. Kilisenin çatısı yıkılmıştır. Duvarlarının ise bir kısmı ayaktadır.

Eğirdir Kalesi

         Eğirdir İlçesi’nde göle doğru uzanan yarımada üzerinde iç ve dış kale vardır. Dış kalenin, yalnız temelleri kalmıştır. İç kale ise bugün hala ayaktadır. Yarımadayı, kuzey-güney doğrultusunda keser. Yapılış tarihi kesin olarak bilinmemekle birlikte M.Ö 4. yy’da yapıldığı tahmin edilmektedir. Roma ve Bizans Dönemi’nde çeşitli onarımlar görmüştür. Dış kaplama, taş bloklar, iç kısmı ise moloz dolgudur. En son Hamidoğulları Devri’nde onarılmış ve Timur’un Eğirdir’i istilası sırasında tahrip edilmiştir. Eğirdir’in bundan sonraki dönemlerde savunmaya fazla ihtiyacı olmadığı için kale tamir edilmemiştir.

 

Eğirdir Kervansarayı

         Eğirdir ilçesi Yeni Mahalle’de bulunan kervansaray Anadolu Selçuklu kervansaraylarının en büyüğüdür. Konya-Antalya kervan yolunda yer alan han, doğu batı doğrultusundadır. Avlu ve kapalı mekan olmak üzere iki kısımdan meydana gelmistir. Kervansaray 1237 yılında yapılmıştır, bugün avluda birkaç yolcu odasının temel izleri kalmıştır.

Hızırbey Camii

         Eğirdir’de bulunan camilerin en büyüğü olup, duvarları kagir ve üstü toprak dam olarak, ilk defa Hızır Bey tarafından yaptırılmıştır. Yapılış tarihi kesin olarak bilinmemekle birlikte 1327-1328 yıllarında inşa edildiği sanılmaktadır. Böcüzade, Isparta isimli kitabında II. Gıyaseddin Keyhüsrev tarafından yaptırılmış olabileceğini ve Hızırbey’in, camiyi tamir ettirmiş olabileceğini ileri sürmektedir.

         Cami, 1814 yılında çıkan bir yangında tamamen yanmış, Yılanlıoğlu Şeyh Ali Ağa’nın önderliğiyle yeniden yaptırılmıştır. 1820 yılında tekrar ibadete açılmıştır. 1878 ve 1884 yıllarında tekrar onarım gören caminin damı, Burhanoğlu Hacı Murat tarafından kiremitle örtülmüştür. Cumhuriyet Dönemi’nde Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından bugünkü durumuna getirilmiştir.

         Tarihi önemi, büyüklüğü ve minberinin yapısı bakımından önemli bir kültür varlığıdır. Ayrıca, kemer üzerine yapılan minaresiyle dünyada tek olduğu iddia edilmektedir.

        

Dündarbey Medresesi

         Eğirdir İlçesi’nin en merkezi yerinde bulunan, Taş Medrese adıyla da anılan yapı; 1237 yılında Selçuklu Sultanı II. Gıyaseddin Keyhüsrev zamanında han olarak yaptırılmıştır. Daha sonra 1301 yılında Hamidoğlu Dündar Bey tarafından medrese haline getirilmiştir. Medrese iki katlı olup, ortada avlu yer alır ve otuz hücresi vardır.

         Medresenin girişinde büyük bir taç kapı vardır. Kapının etrafı, Selçuklu stilinde geometrik şekillerle süslenmiştir. Yapının malzemeleri, yakınındaki Eğirdir Kervansaray’ından sökülerek getirilmiş ve medresede kullanılmıştır.

         Dündarbey Medresesi bugün kapalı çarşı olarak kullanılmaktadır.

Ağa Camii

          İlçe’nin Ağa Mahallesinde bulunan Cami, 1413 yılında inşa edilmiş ve 1712 yılında da camiye dönüştürülmüştür. Minaresi, 1777 yılında yapılan caminin damı, daha sonra onarılarak kiremitle örtülmüştür.

Yılanlıoğlu Camii

         Yazla Mahallesi’nde, Şeyhülislam El Berdai Türbesi yanında, Yılanlıoğlu tarafından 1806 yılında taş minareli olarak yaptırılmıştır. Cami, Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından onarılarak bugünkü durumuna getirilmiştir.

Ada Camii

         Yeşilada (Nis Adası) içinde yer alan Cami, önce kilise olarak inşa edilmiş, daha sonra II. Osman’ın 1618 yılında çıkardığı bir fermanla camiye çevrilmiş ve ibadete açılmıştır. İlk adı Kız Kilisesi’dir.

Kale Camii

         İlçe’nin Kale Mahallesi’nde bulunan caminin inşa tarihi bilinmemektedir.

Sinan Paşa Camii

         Yan duvarları kagir, üzeri ahşap ve toprak damlı olarak inşa edilmiştir. Minaresi renkli tuğladan yapılmıştır. Kapısı üzerindeki kitabede, 1376 yılında yapıldığı kayıtlıdır. Bu kayıtlara göre Caminin; Isparta ve Havalisi, Osmanlı idaresine geçmeden altı yıl önce yapıldığı anlaşılmaktadır. Kapının içerisinde, sol tarafta gömülü bulunan bir kişinin mezar taşında; Hafız Tuti’i  Karamani ibaresi ve 1392 tarihi görülmektedir.

Cami, 1878 yılında tamir edilerek damı, kiremitle örtülmüştür. Cumhuriyet Dönemi’nde de onarılan cami bugünkü haline getirilmiştir.

Baba Sultan Türbesi

         Yazla Mahallesi’ndedir. Anayolun hemen kuzeyinde sekizgen gövdeli ve konik çatılıdır. Kövke taşı ile yapılan Türbe, Selçuklu sitilindedir. Her yüzde kör kemerler vardır. Karşılıklı olarak ikisinde pencere, birinde giriş kapısı vardır. Çatı sekizgen koniktir. Türbe kapısındaki kitabeye göre, Hamidoğlu İlyas Bey tarafından H.759/M.1358 yılında İsa Bin Musa isimli şahıs için yapılmıştır. Türbe içinde Baba Sultan’dan başka, Sureti Baba (Zorti Baba) ile Palaz Baba adlı kişiler vardır.

         İçindeki zatın, Timur’un Eğirdir’i zaptettiğinde, adaya kaçan halkı öldürmekten kurtardığı söylenir. Söylentiye göre “Timur Eğirdir’e gelip halka işkenceye başladığında, bu kişi halka eziyet etmemesi için Timur’a ricada bulunmuş, Timur kabul etmeyince “senin gibi emire zort” demiş. O da öfkelenip boynuna taş bağlatarak göle atmış, fakat gölde batmayan, askerlere taş atan Şeyh gölden çıkmış, her rastladığı yerde Timur’a “Zort” demeye devam etmiş. Bu nedenle adı Zorti Baba kalmıştır. Türbenin içinde bulunan küplere su konulup, şifalıdır diyerek, türbeyi ziyaret edenler içerdi.

        

EKONOMİK DURUM

         Osmanlı zamanında Eğirdir ekonomik yönden güçlü bir belde idi. Bölgenin en canlı pazarlarından birisi Eğirdir'de kuruluyordu. Eğirdir ve Çevresi 16. yüzyıl sonlarındaki Suhte ve 1 645'tek Haydaroğlu ayaklanmalarından ekonomik yönden olumsuz etkilendiyse de, yörede 17. yüzyıl sonlarında yörede ekonomik hayat yeniden canlanmıştır.

1892 Konya Vilayet Salnamesinde Eğirdir İlçesinde, 864 hane, 4 han, 3 hamam, 211 dükkan, 1 değirmen, 4 fırın, 3 kahvehane bulunduğu kaydedilmektedir. Eğirdir'de 0 zaman gelir kaynakları olarak, bez ve çarşaf dokumacılığı gibi küçük sanayi yanında tarım ürünleri de önemli yer tutmaktaydı. Kayıtlarda, özellikle üzüm, elma, ceviz ve karpuzu boldur denilmektedir. Yine 1892 Vilayet Salnamesine göre, Eğirdir'de 2833 kiyye pamuk, 900 kiyye afyon üretiliyordu.

Bütün yörede olduğu gibi pamuk ve afyon üretiminin de önemli yer tuttuğu anlaşılmaktadır.

Eğirdir'e canlılık kazandıran bir başka etken de, ilçenin 1912'de İzmir-Aydın-Dinar demiryoluna bağlanması olmuştur. Böylece İngiliz sermayeli Şark Hali Şirketi 1913 yılında Eğirdir'de 500 tezgahta 1500 işçinin çalışmasıyla 15 bin metrekare halı dokutmuştur.

Günümüzde Eğirdir'in ekonomik durumu oldukça güçlü bir yapıya dayanmakta olup, en önemli gelir kaynağı, ihracata yönelik elma ve su ürünleridir. Bu iki ürün ilçede sektör oluşturmuştur.

Bunlardan başka hayvancılık, küçük sanatlar, orman ürünleri gibi ekonomik faaliyet dalları da vardır. Kırsal kesimde halkın hemen hemen tamamı tarımla uğraşırken büyük bir bölümü de tarımdan arta kalan zamanlarında hal dokumaktadırlar.

SANAYİ

Soğuk Hava Deposu

Eğirdir ve çevresinde büyük önem taşıyan elma üretimine bağlı olarak çeşitli yerlerde soğuk hava depoları kurulmuş ve kurulmaktadır. İlçede; 12 adet soğuk hava deposu ve bir adet ambalajlama fabrikası mevcut olup, soğuk hava depolarının toplam kapasitesi 80 bin ton civarındadır.

Asya Meyve Suyu

1993 yılında Nevşehir Avanos ilçesinden Eğirdir'e nakledilmiştir. Meyve suyu, meyve konsantreleri ve pulbları üretimi yapmaktadır. Yılda; 35 bin ton sanayi tipi elma, 3 bin ton vişne, 3 bin ton şeftali, 3 bin ton kayısı, 500 ton üzüm ve 100 ton limon işleme kapasitesine sahiptir. Ayrıca kola tesisi de vardır. Yılda ortalama 6 milyon dolarlık ihracat yapmaktadır. Eğirdir ve çevresinde elma üretiminin yüzde 20'sini teşkil eden sanayi tipi elma, bu fabrika ile değerini bulmaktadır.

Su Ürünleri İşleme

İlçede; 3 adet su ürünleri işleme ve değerlendirme tesisleri mevcut olup, bu tesisler Eğirdir ve çevre göllerde avlanan su ürünlerini işlemekte, depolamakta ve yurtdışına ihraç etmektedir.

Süleyman Demirel Üniversitesi'ne bağlı olarak Eğirdir'de bulunan Su ürünleri Fakültesi, su ürünlerinin gelişmesine bilimsel ve teknik destek vermektedir.

Ayrıca Tarım Bakanlığı Su Ürünleri Araştırma Enstitüsü, bölgedeki göl ve akarsularda balık üretimi açısından denemeler yapmaktadır. Özellikle gölde kafes balıkçılığı denemesinde önemli mesafe kat edilmiştir.

Elektrik Santrali

Eğirdir Gölü'nden giden su ile beslenen iki adet hidroelektrik santrali mevcuttur. Kovada I ve II adları verilen bu santrallerden, Kovada I'den yılda 28 milyon kw/sa, Kovada II'den yılda 178 milyon kw/sa. civarında elektrik enerjisi üretilmektedir. Santraller, enterkonnekte sisteme bağlıdır.

TARIM VE HAYVANCILIK

Elmacılık

İlçenin en önemli geçim kaynağı, ihracata yönelik elma üretimidir. Elma ağacı sayısı 650 bin civarındadır. Günden güne gelişmekte olan elma üreticiliği yeni kültür fidanları geliştirilmekte ve ihracatta daha uygun hale getirilmektedir.

İlçede toplam 724 dekarlık gül bahçesi mevcuttur. üretilen güller Gülbirlik ve özel Gülyağı Fabrikaları tarafından alınıp iç ve diş pazarlara gülyağı, gülsuyu, gül lokumu ve gül yağından üretilen kozmetik ürünler iç ve diş pazarlarda satılmaktadır.

Eğirdir İlçesi’nde 14 bin 600 hektar tarım arazisi mevcut olup, 6336 hektarında sulu tarım yapılmaktadır. Tarımda en önemli gelir kaynağı olan elma, tat, koku ve aroma yönünden iç ve diş pazarda tutulmaktadır. Bu kadar önem taşıyan elma üretiminin her sene yeterli miktarda olmasının yanısıra kaliteli ve hastalıktan arınmış, şekilde üretme çalışmaları yapılmaktadır.

Elma üretiminden başka çeşitli meyveler, hububat ve bakliyat üretimi de yapılmaktadır. Ancak bunlar satıştan daha çok çiftçinin kendi ihtiyacını karşılamaya yöneliktir.

İlçede, merkez ve Yukarı Gökdere'de 2 adet istasyon kurulmuş ve bu istasyonlara devit cihazı ile termohidrografi aleti yerleştirilmiştir. Bu aletler devamlı kontrol edilmekte olup, bunlardan alınan verilere göre, ilaçlama zamanları çiftçiye bildirilmektedir. Elma üretimi için yapılan tüm çalışmalar erken uyarı kapsamındadır. Yani hastalık ve haşerelere karşı mücadeleyi önceden haber verip başlatmaktadır. Bu konuda üreticiye zaman zaman eğitim de verilmektedir.

İlçede tarımsal kalkınma, sulama ve su ürünleri konularında 16 adet tarımsal kooperatif vardır. Ayrıca ilçede 14 adet zira mücadele ilaç satıcısı bulunmaktadır.

Eğirdir merkezi Boğazova Bölgesi ile köylerinde toplam 5 bin hektarlık tarım arazisi Devlet Su İşleri ve Toprak-Su sulama kanalları ile sulak tarım arazisi haline getirilmiştir. Sulanan bu arazilerle tarımda daha çok üretim beklenmektedir.

Tarım Bakanlığı Bahçe Kültürleri Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü’nce yılda 260 bin adet çevrenin fidan ihtiyacı karşılanmaktadır. Ayrıca aynı kuruluşta ızgara sistemi yer tavukçuluğu yapılmaktadır. Amaç olarak Silver Gold kanatlı hatlarının melezlenmesi ile kahverengi yumurtacı Hibrit civciv üretilerek yetiştiricilerin civciv ihtiyacı karşılanmaktadır.

Orman Fidanlık Müdürlüğünce yılda 130 milyon civarında fidan üretilerek ağaçlandırma sahalarında kullanılmıştır. Adı geçen müdürlük 732 dekar alan üzerinde faaliyet göstermektedir.

Eğirdir ilçesi Kovada Haymana bölgesinde özel teşebbüse ait kömür ocağı bulunmaktadır. Bu ocakta 1989 yılında 180 işçi ile üretim yapılmış 27 bin ton linyit kömürü.çıkarılmıştır. Son yıllarda kömür işletme ocağı üretimine ara vermiştir.

İlçede hayvancılık da önemli bir gelir kaynağı olup, on bin civarında sığır, 16 bin koyun ve 37 bin keçi mevcuttur. Ayrıca ilçede 12 bin civarında kümes hayvanı bulunmaktadır.

Balıkçılık

İlçede 5 adet balıkçılık kooperatifi faaliyet göstermekte olup, çalışmaları verimli bir düzeyde değildir. Gölde, 1985 yılında görülen kerevit hastalığı, ilçenin önemli ihracat kaynağının kesilmesine sebep olmuştur. Gölde kerevit stoklarının azalması ve yok olmasından dolayı kooperatif üyelerinin çok azı faal olup balık avı ile uğraşmaktadırlar. Kerevit hastalığı, göldeki doğal balık dengesini de bozmuştur. Gölde kafes balıkçılığının yapılması için çalışmalar başlatılmıştır.

Göldeki üretim ve hastalıklarla ilgili olarak SDÜ Su Ürünleri Fakültesi'nin araştırmaları devam etmektedir.

Ayrıca Su Ürünleri Araştırma Enstitüsünce, Eğirdir Gölünde kerevitlerde görülen hastalıklara dirençli kerevitlerin çoğaltılma imkanının araştırılması projesi başlatılmış ve sürdürülmektedir. Enstitü, kafes balıkçılığı konusunda da öncülük yapmaktadır.

El Sanatları

Eğirdir'de diğer önemli geçim kaynağı geleneksel el sanatı olan halıcılıktır. Halıcılık, genellikle ev halıcılığı şeklinde yapılmakta olup, Sarıidris Kasabası’nda "Kalkınma Üretim ve Pazarlama Kooperatifi" toplu üretime güzel bir örnek teşkil etmektedir. İlçe merkezine yakın yerlerde geleneksel Isparta halısı dokunurken, köylerde daha çok ihracata yönelik, her malzemesi yünden yapılan, ince halı tabir edilen halılar dokunmaktadır.

  • 1.jpg
  • 2.jpg
  • 3.jpg
  • 4.jpg
  • 5.jpg
  • 6.jpg
  • 7.jpg
  • 8.jpg
  • 9.jpg


  • 7.jpg
  • eğirdir gece 1.jpg
  • eğirdir gece 2.jpg
  • eğirdir gece 3.jpg
  • eğirdir gece 4.jpg